Bize Ulaşın ★0538 669 1917 ★[email protected]

Sürece Dair Bazı Notlar

Dem Parti Kobane direnişini, IŞİD’i tamamen atlayarak, ”Esad diktatörlüğüne” karşı başlayan bir mücadele olarak sununca kamuoyunda geniş tepki topladı. Sonuçta söz konusu açıklamayı kaldırmak zorunda kalsa da DEM Parti’nin Cumhur İttifakı’na uygun bir dil ve tarz geliştirmek için epey çaba gösterdiği ortada. Haliyle Dem Parti’nin artık iktidara muhalefet yapmayacağı fikri yaygınlaşıyor. DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, bu yöndeki eleştirileri yatıştırmak amacıyla T24’e verdiği röportajda yeni bir pot kırdı. İmamoğlu’nun süreci desteklemesi halinde özgür olabileceğini söylemesi, bir kez daha kamuoyunun yoğun tepkisini çekti. Örnekler çoğaltılabilir. Sürecin doğası Dem Parti’yi bu tarz tepki toplayan çıkışlar yapmaya zorluyor. 

DEM Parti, 100 yıllık sorunun çözümü, savaşı bitişi, demokrasi, barış vb söylemlerle sürece dair beklenti ve hatta coşku yaratmak istiyor ama AKP-MHP’ye ilerici kamuoyunun zerre güveni yok. Faşist MHP ve liderine övgüler dizilmesinin kamuoyunda hiçbir karşılığı bulunmuyor. DEM Parti tabanı oldukça deneyimli, süreci okuyabiliyor; bu yüzden de pek bir beklentiye sahip değil. Bu yüzden de DEM Parti, başta kendi tabanı olmak üzere sol muhalif kesimi sürece inandırmak için yoğun mesai harcıyor. Ama işleri çok zor çünkü tam da bu süreçte ülkedeki baskılar arşa yükselmiş durumda, seçme-seçilme hakkı fiilen askıya alınıyor, iktidarın canını sıkanlar hapse atılıyor. AKP-MHP’nin kafasında seçimle iktidar değişikliğinin mümkün olmadığı yeni bir rejim fikri olduğunu herkes görüyor. Bu yüzden de toplumsal muhalefet 19 Mart’tan beri AKP-MHP iktidarına direnmeye çalışıyor. Tam da bu süreçte DEM Parti’den gelen Bahçeli-Erdoğan övgüleri önemli bir kesimde duygusal kopuşa yol açıyor. Her durumda DEM Parti politikalarını savunan ya da mazur göstermeye çalışan sol gruplar da bu süreçte ciddi bir mana sorunu yaşayacaklar. 

Son sürece dair bazı noktaları şu şekilde ortaya koyalım:

  1. AKP-MHP iktidarı, süreç neticesinde Kürt halkının ulusal-demokratik taleplerine karşılık vermeyecektir. İktidarın bu yönde bir vaadi de yoktur. KUH’un da somutta şunu elde edeceğiz dediği bir husus yoktur. Kamuoyunun her türlü bilgi talebi sürecin selameti  torbasına atılarak yanıtsız bırakılmaktadır.   
  2. Dünya genelinde bu tarz süreçler yazılı ve açık belgelerle, uluslararası denetim, kamuoyunun katılımı, tarafların tanınması ve mağdurların haklarının korunduğu hakikat komisyonları eliyle yürütülür. Kolombiya, İrlanda, Nepal, Güney Afrika, Filipinler vb deneyimler ortadadır. Bugün bizim yaşadığımız süreçte ise böyle bir durum söz konusu dahi değildir. 
  3. Mevcut süreç 2015-16 Kürt şehirlerindeki hendek savaşlarından sonra oluşan, kökten bir şekilde değişen askeri ve politik denge koşullarını yansıtmaktadır. PKK askeri varlığının kırıldığı, DEM’in Amed’de bile kayda değer protesto düzenleyemediği bu güç dengesi iktidar tarafının temel çıkış noktasıdır. 
  4. AKP iktidarının bölgesel süreçleri okuyarak bir oyun kurduğu, derin devlet vb üzerinden “devlet aklı” geliştirdiği iddiası geçersizdir. Esad’ın düşmesinin hemen öncesinde Şam’daki yönetimle müzakere kovalayan AKP’nin böyle bir vasfı yoktur. Rojava’da durum ABD kontrolündedir. Süreç Rojava’yı ancak dolaylı yollardan bağlar. Öte yandan İran’da rejim değişikliği olasılığının gündemde olduğu bir sırada Kandil’in gerçek manada silahsızlanması beklenmemelidir.
  5. O halde PKK’nin silah bırakması esas olarak Türkiye Kürdistanı ile ilgili bir konu olabilir. Bunun elbette ki güvenlik boyutu vardır, ama mesele bir yandan doğrudan doğruya iç politika ile ilgilidir. AKP-MHP iktidarının esas derdi KUH’u ve DEM Parti’yi muhalif bir parti olmaktan çıkarmaktır. İktidarın seçme-seçilme hakkını fiilen ortadan kaldırdığı bir sırada asıl amaç, muhalefet cephesini bölmek, yeni totaliter rejimin kesin inşası önündeki engelleri ortadan kaldırmaktır.
  6. Öte yandan Kürt sorunu demokratik haklar ve özgürlüklerle kopmaz bir şekilde bağlıdır. İktidar canını sıkan politikacı, gazeteci, hukukçu, öğrenciyi hapse atacaksa, hak ve özgürlükleri ayaklar altına alacaksa bundan elbette Kürt emekçileri, kadınları ve gençliği de birinci derecede zarar görecektir.
  7. “Süreç” yüzünden DEM Parti’nin eli kolu bağlanmıştır. Bu süreç zamanı geldiğinde AKP tarafından yıkılacaktır ama o zamana kadar DEM Parti’nin AKP’yi üzmesi mümkün olamaz. DEM Parti Türkiye tarihindeki en önemli kırılma anlarından birinde (demokratik hakların tümden ortadan kaldırılması koşullarında) adeta Cumhur İttifakı’nın siyasi rehinesi durumunda olacaktır. 
  8. AKP-MHP rejim değişikliğini bir plebisit aracılığıyla halk oyuna sunarak buradan tarihsel bir meşruluk kazanmaya çalışacaktır. Bu yüzden ülkenin yağmalandığı, halkın yoksullaştığı, muhalefetin susturulduğu ve mezhepçi bir sultanlık rejiminin adım adım inşa edildiği bu koşullarda, böyle bir referanduma karşı şimdiden net, kayıtsız ve koşulsuz bir HAYIR tutumu almak zorunludur.

Sosyalistler Varsa Umut Var!
SEP’e KATIL, DEĞİŞTİRELİM!

İletişim

0538 669 1917

[email protected]

Genel Merkez: Meşrutiyet Mahallesi Karanfil Sokak No:4/84 Çankaya/Ankara

SOSYALİZM KAZANACAK!