Bize Ulaşın ★0538 669 1917 ★iletisim@sep.org.tr

Ortada Bir ‘Barış Planı’ Yok.  Filistin’deki Soykırımı Durdurmak için Siyonist-Batılı Ölüm Makinesini Parçalayalım!

Ortada Bir ‘Barış Planı’ Yok! 

Filistin’deki Soykırımı Durdurmak için Siyonist-Batılı Ölüm Makinesini Parçalayalım!

29 Kasım – Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü

Filistin halkının direnişini destekleyen uluslararası dayanışma hareketini yeniden yükseltelim!

Savaş kışkırtıcılığı, savaş ekonomisi ve polis devleti yarışını durduralım!

2 Eylül’de Şarm el-Şeyh’te Trump, üç bin yıldır beklenen bir barış planı olarak kendi ‘planını’ dünyaya pazarladı. Sonrasında geçen günler, barışın zerre kadar olmadığını, gerçek bir ateşkesten söz edilemeyeceğini anlamaya yetti. Trump yalnızca, Filistin halkının ve onların silahlı direnişinin olağanüstü gücüyle ve genişleyen devasa küresel dayanışma hareketinin baskısıyla yapılan bir ateşkesten ibaretti. Bu kırılgan ateşkes, Siyonist devlet tarafından tekrar tekrar ihlal edildi ve bunun sonucunda Gazze’de yüzlerce Filistinli öldü ve yaralandı. Dahası, İsrail ordusu Lübnan ve Yemen’i tekrar bombalamaya başladı, yerleşimciler işgal altındaki Batı Şeria’da fiziksel saldırıları ve zeytinliklerin yıkımını yoğunlaştırdı. Bu arada Knesset, Batı Şeria’yı İsrail topraklarının bir parçası ilan etti. 

ABD ve AB’nin desteği sayesinde iktidarda kalabilen cellat Netanyahu, “Büyük İsrail” hayalinden ya da “Gazze’de işi bitirme” hedefinden kesinlikle vazgeçmiş değil. Bunun anlamı, silahlı direniş güçlerini yok etmek, Gazze Şeridi’nin önemli bir bölümünü ilhak etmek ve yeni katliamlar ile gıda yardımlarının engellenmesi yoluyla Gazze halkını kitlesel bir göçe zorlamaktır. Trump’ın planı ise “Büyük İsrail” iddialarını reddetmek bir yana, çok daha iddialı bir projenin ifadesi: Arap rejimlerini genişletilmiş ve “güvenli” bir İsrail’le tam bir uzlaşmaya dâhil ederek “Filistin sorununu” sonsuza dek ortadan kaldırmak, Gazze’yi lüks bir tatil beldesine dönüştürmek (geçtiğimiz yılki iğrenç yapay zekâ videosunda olduğu gibi) ve Orta Doğu’da genel bir ABD yanlısı emperyalist yeniden yapılanma doğrultusunda bir dizi ülkede rejim değişikliklerini teşvik etmek.

“Büyük İsrail” projesi ile ve ABD egemenliği altında NATO mekanizmasına entegre edilmiş “yeni bir Orta Doğu” projesi arasında kimi sürtüşmeler bulunsa da her ikisi de özünde aynı sömürgeci ve köleci karaktere sahip. Ve bu projelerin önüne gerçekten geçecek olan, gerici Arap burjuvazileri olmayacak. Bu projeye ne Trump’ın “planını” tebrik eden Putin’in Rusyası engel olacak; ne İsrail’in büyük dostu Hindistan; ne işgalini ve soykırımını yürütmek için gerekli büyük miktarlarda petrol sağlamaya devam eden Brezilya; ne de İsrail’e okyanuslar kadar mal ve sermaye ihraç eden Çin. Burjuva jeostratejik politikanın ikiyüzlülüğü Doğu’da ve Batı’da ortaktır. Bu, Rusya’nın Suriye’deki etki ve üslerini koruma çabalarında, yeni Golani rejimiyle işbirliğinde veya kendi yeni ekonomik ve ticari İpek Yolu planını kolaylaştıracak adımlar atan Çin’in, İran-Suudi Arabistan ilişkilerini restore etmeye yönelik diplomatik girişimlerinde görülebilir. Aralarındaki çelişkilere rağmen hepsi nihayetinde Filistin direnişinin silahsızlandırılması ve sahte “iki devletli çözüm” üzerinde hemfikir.

Ateşkesin, hem harap ve açlıkla pençeleşen Gazze halkı için hem de direniş güçlerinin saflarını yeniden düzenleyebilmesi için mutlak bir gereklilik olduğunun bilincinde olan Filistin direniş güçleri, bölgedeki Arap liderleri ve komşu ülkelerin uyguladığı tecrit ve şantaj bağlamında en azından resmen “Trump planı” çerçevesinde hareket etmeyi kabul ettiler. Ancak direniş güçleri zaten, Trump’ın arabuluculukta Filistinliler ile İsrail’deki soykırımcı çete arasında dürüst bir arabulucu olmayacağını hesaba katmak zorunda kaldılar. Ateşkesi istikrara kavuşturma yolu tuzaklarla dolu; Siyonist İsrail’den özgürleşme ve gerçek kendi kaderini tayin yolculuğu hâlâ çok uzun ve “Trump planı”nın yıkılmasını gerektiriyor. Gazze’yi “geçici” olarak idare etmeye çağrılan ve yalnızca Filistinlilerden çalınan zenginliklerin paylaşımına katılmakla ilgilenen yabancı eller bu süreci kesinlikle kolaylaştırmayacak; bu aktörler “yeniden inşa” manevralarıyla Gazze Filistinlileri şantajlarla boyunduruk altına almaya çalışacaklar. 

Her zamankinden daha fazla, Filistin halkının ulusal ve sosyal kurtuluşunun kaderi Filistin’in ezilen ve sömürülen kitlelerinin, tüm Arap-İslam dünyasının ve nehirden denize özgür bir Filistin için küresel dayanışma hareketinin ellerindedir. Yalnızca ve yalnızca bu, İsrail’in yıkım ve ölüm makinesine, onu her türlü maddi, askerî, diplomatik ve kültürel araçla destekleyen Batı emperyalizmine ve onun Arap ve Arap olmayan işbirlikçilerine karşı gerçek direniş eksenidir.

Yemen ve Lübnan’daki direniş örgütleri istisnaları dışında, Arap-İslam dünyasında Filistin halkının efsanevi direnişine verilen destek gerekli olandan daha az oldu; özellikle Mısır gibi kilit bir ülkede. Erdoğan’ın Türkiye vakası da bunu göstermekte. Türkiye’de sokaklarda iki tür gösteri vardı: AKP hükümetinin İsrail’le süregelen ticaretini ifşa eden gerçek Filistin dayanışması protestoları -ki bunlar devlet tarafından daha sonra bastırıldı- ve AKP hükümetinin İslamcı tabanını oyalamak için düzenlediği resmi mitingler. Şimdi Erdoğan, Trump planını hızla sahiplenmiştir; çünkü bu planın ilkeleri, kendi rejimininkiyle örtüşmekte ve hem Türk burjuvazisinin bölgesel güç olarak etkisini artırma hevesine hem de Türkiye’deki işçi sınıfı ve gençliğin mücadelesini bastırma hedeflerine hizmet etmektedir. Arap askeri rejimlerinin ve monarşilerin acımasız baskıcı karakteri, kitlelerin eylemleri karşısında bir örs görevi görüyor. Yerel burjuva sınıfları ve emperyalist güçlerin işbirliğiyle Arap Baharı ayaklanmalarının ezilmesi devrimci bir sonucu ortadan kaldırdı. Ama Lübnan, İran, Cezayir ve Sudan’da olduğu gibi isyanların ve ayaklanmaların yaşandığı son derece sarsıntılı bir senaryo, ezilen işçiler ve gençler arasında pasiflik dalgasına yol açtı. Ayaklanmalara neden olan derin sosyal sorunlar hâlâ varlığını sürdürüyor ve daha da derinleşiyor. Bunun son örneği, yoksulluğa ve sömürüye karşı Fas’ta patlak veren son protesto dalgasıdır. Filistin davası yeniden Arap dünyasının gecekondu mahallelerini tutuşturacak fitil olabilir.

Buna karşılık, kısmen Küresel Sumud Filosu sayesinde, bazı Avrupa ülkelerinde Filistin yanlısı hareket son haftalarda nitelik ve ölçek bakımından önemli bir sıçrama kaydetti; İtalya, Yunanistan ve İspanya’da genel grevlerle ve özellikle İtalya’da kitlesel sokak gösterileriyle. Şimdiye kadar bu hareketin yaygın olduğu yerlerde bile (örneğin Birleşik Krallık’ta), örgütlü işçi sınıfının katılımı sınırlı kalmıştı. Ancak son grevler, özellikle bazı limanlarda ve kara lojistiğinin (depolar, demiryolları, yerel ulaşım) belirli alanlarında bu eksikliği telafi etmeye başladı; bu sektörlerde greve katılım dikkate değer düzeyde oldu. Sokaklara çıkan kitleler öncelikle genç, yerli proleterya ve ikinci ya da üçüncü kuşak göçmenlerden oluşan kesimlerdi; bu kitleler soykırımı ve İsrail’i kınamanın yanı sıra Filistin direnişine koşulsuz dayanışmalarını çeşitli biçimlerde ifade ettiler. Kitleler; Avrupa genelinde aynı şekilde güçlü ve geniş bir biçimde ulusal hükümetler ile AB’yi de soykırıma, etnik temizliğe ve Trump’ın “planına” verdikleri destek nedeniyle suç ortakları olarak kınadı. 

Şu anda asıl tehlike, bu hareketin süregiden ve kırılgan ateşkesle kısmen tatmin olmasıdır. Oysa son aylardaki mücadelelerin yeniden canlandırılması ve güçlendirilmesi her zamankinden daha gereklidir. Hedef, örgütlü işçi sınıfının azami katılımını sağlamak ve İsrail’i destekleyen savaş lojistiğine yönelik olabildiğince geniş ve kalıcı bir ablukayı gerçekleştirmektir. İsrail, silah ve mal tedarikinde büyük ölçüde Avrupa limanları ve toprakları üzerinden veya hatta bazı Arap ülkeleri üzerinden besleniyor (Örneğin Fas’tan). Bu silah ve malzeme akışına yönelik etkin, örgütlü ve uluslararası ölçekte eşgüdümlü bir boykot, İsrail’in yıkım ve ölüm makinesini ciddi biçimde zayıflatabilir, hatta felce uğratabilir.

Birleşmiş Milletler gibi bir kurum tarafından ilan edilmiş olsa da — bu kurum, bu halkın trajik hikâyesinin ve İsrail Devleti’nin meşrulaştırılmasının ve onun yaratıldığı orijinal etnik temizlik sürecinin kaynağı olmakla eleştirilse de — 29 Kasım Uluslararası Filistin Halkı ile Dayanışma Günü bu yeniden başlatma için bir fırsat olabilir.  İtalya’da bunun öncesinde taban sendikaların çağrısıyla 28 Ekim Cuma günü yeni bir genel grev düzenlenecek. Bu da birçok diğer ülke için yol gösterici bir örnek olabilir.

Bu ivmeyi yakalayıp genişletmeye çalışmak, kendi ulusal sınırlarının ötesinde olup biten her şeye duyarlı enternasyonalist güçlerin sorumluluğundadır. İtalya’daki enternasyonalist militanlara düşen görev ise, 28 Kasım’daki grevin taban sendikacılığının dar sınırlarını aşmasını ve 3 Ekim’de olduğu gibi, CGIL üyesi olsun ya da olmasın yüzbinlerce işçiyi kapsamasını sağlamaktır.

Aynı derecede önemli olan bir diğer husus ise Filistin hareketinin yeniden canlanmasının, silahlanma yarışı, savaş ekonomisi ve dünyada giderek daha fazla ülkede alevlenen savaşlara karşı yürütülen mücadele ile uyum içinde ilerlemesidir. NATO ile Rusya arasındaki Ukrayna’daki katliamın ve yabancı güçlerin kışkırttığı Sudan’daki askeri çetelerin savaşının sonu görünmezken, Latin Amerika, Afrika ve Balkanlar’da da yeni savaş odakları patlak vermeye hazır durumda. Büyük güçlerinki başta olmak üzere kapitalist hükümetler, işçi sınıflarına ve hatta orta sınıfın bir kesimine dayatılacak yeni ve ağır fedakarlıklara zemin hazırlamak amacıyla giderek daha baskıcı yasalarla, adeta birer polis devletine dönüşüyor. Filistin direnişiyle dayanışma içindeki militanlara karşı Amerika Birleşik Devletleri’nden Birleşik Krallık’a, Almanya’dan İtalya’ya kadar her yerde alınan “olağanüstü” önlemler, burjuva hükümetlerinin –ister faşizan ister sosyal demokrat olsun– kaçınılmaz olarak yeniden alevlenecek sınıf mücadelesini daha doğmadan bastırmak için başvuracakları baskıcı uygulamaların habercisi niteliğinde.

Geçen yıl 24 Şubat’ta uluslararası güçler yirmi kadar ülkede tek bir mücadele platformunu sokaklara taşımak için koordinasyon sağlamışlardı. Biz bu taahhüdü yeniliyoruz; amacımız, işçi ücretlerini, çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirmek, savaşa ve savaş ekonomisine (ve onun ağır fedakârlıklarına) giden yarışı durdurmak ve emperyalistler arası savaşı toplumsal devrime dönüştürmek hedefiyle tüm kapitalist devletlerden bağımsız bir proletarya uluslararası kampı oluşturma yönünde ilerleme kaydetmektir. Bu mücadeleyi, bağımsız devrimci işçi partilerinin ve devrimci bir İşçi Enternasyonali’nin kuruluşunu teşvik ederek sürdürüyoruz.

Her zamankinden daha güçlü şekilde, Siyonist-Batılı sömürgeciliğe ve ona karşı direnen Filistin halkının yanında!

  • Gazze’ye yönelik bombardıman, abluka ve açlığa son!
  • Tüm Filistinli tutsaklara özgürlük!
  • Siyonist ordu Gazze’den ve yerleşimcilerin Batı Şeria’dan derhal ve koşulsuz geri çekilmelidir!
  • İsrail’e silah ve malzeme tedarikini durduralım; İsrail şirketlerini boykot edelim! Siyonist devletle tüm ilişkileri kesin!
  • Nehirden denize özgür Filistin!
  • Orta Doğu halklarının kapitalist ve emperyalist hakimiyetten kurtulduğu devrimci bir birliği için ileri!
  • Kapitalist hükümetlere ve sermayenin savaşlarına karşı uluslararası ve enternasyonalist bir sınıf cephesi için ileri!

Dünyanın bütük işçileri ve ezilenleri, birleşelim!

İlk İmzacılar: 

KA – Communist Liberation (Yunanistan)

PO – Partido Obrero(Arjantin)

SEP – Sosyalist Emekçiler Partisi(Türkiye)

SWP – Socialist Workers Party (İngiltere)

TIR – Revolutionary Internationalist Tendency (İtalya)

Anticapitalistas (Peru)

Comunistas (Küba)

DSİP – Devrimci Sosyalist İşçi Partisi – Revolutionary Socialist Workers Party (Türkiye)

Fuerza 18 de octubre (Şili)

GAR – Grupo Acción Revolucionaria (Meksika)

International Socialists (Botswana)

International Socialists (Kanada)

Internationale Socialister (Danimarka)

Linkswende (Avusturya)

Marx21 (İspanya)

Pracownicza Demokracja – Workers Democracy (Polonya)

Revolutionary Left Current (Suriye)

Solidarity (Avustralya)

Sosialistiko Ergatiko Komma – Socialist Workers Party (Yunanistan)

Socialist Workers League (SWL, Nijerya)

Socialistická Solidarita – Socialist Solidarity (Çek Cumhuriyeti)

Tribuna Classista (Brezilya)

UFCLP- United Front Committee for a Labor Party (ABD)

Workers Solidarity (Güney Kore)

Sosyalistler Varsa Umut Var!
SEP’e KATIL, DEĞİŞTİRELİM!

İletişim

0538 669 1917

iletisim@sep.org.tr

Genel Merkez: Meşrutiyet Mahallesi Karanfil Sokak No:4/84 Çankaya/Ankara

SOSYALİZM KAZANACAK!