SEP, Emperyalizme Karşı Mücadele Eder Diyorsunuz, Emperyalizmden Ne Anlaşılmalı?
Emperyalizm, sermaye düzenin ulaşmış olduğu en yüksek safhadır; kapitalizmin bir dünya sistemi haline gelmesini ifade eder. Yani, devletler ve hükümetler tekelleşerek azmanlaşan kapitalist grupların genel kontrolü altındadır. Sermayeler arasındaki rekabet artık ulus-devletlerin askeri güçlerinin çatışmaları şeklini alır. Ulusal devletler arasındaki ilişki eşitsizdir. Kapitalizmin eşitsiz ve birleşik gelişmesi, birkaç gelişmiş kapitalist devletin üretici kaynaklarının ve askeri alandaki güçlerinin sayesinde dünyanın geri kalanına hükmetmelerine izin verir.
Dev tekeller sermaye ihracı yoluyla dünyanın dört bir yanındaki ulusal pazarları, yerel burjuvaziyi ve devletleri tahakküm altına alırlar. Bunun askeri, jeopolitik ve diplomatik ayakları da örülmüştür. Örneğin NATO. Bu sayede yerel işçi sınıfının sömürüsünden bu uluslararası tekeller de paylarını almış olurlar. Diğer taraftan bu uluslararası tekeller yerel burjuvazi ve devlet aygıtı ile işbirliği içerisindedir. Bu sömürü çarkı için en büyük tehlike işçi sınıfının uyanması ve devrimciler olduğundan hep beraber bu muhalefeti durdurmak için türlü işbirliklerini tüm dünyada kurmuşlardır. Faşist çetelerden kanlı saldırılara, askeri darbelerden etnik ve dinsel kışkırtmalara ve köktendinci cemaat ve yapılanmalara kadar bir sürü kirli tezgah emperyalizm tarafından örgütlenmiştir. Türkiye’nin tarihi bu gibi örneklerle doludur.
Yerel sömürücülerle uluslararası partnerleri zaman zaman çıkar çatışmalarına düşebilirler. Böyle durumlarda yerel sömürücü asalaklar, milliyetçilik ve yabancı karşıtlığı üzerinden emekçi sınıfları yanlarına çekmek isteyeceklerdir. İşçi sınıfı bu sahtekarlığa asla prim veremez. Sömürücünün yerlisi yabancısı olmaz. Kaldı ki yerli ve yabancı sömürücüler aralarındaki kısmi problemleri çözecektir. Söz gelimi AKP’nin yeri geldi anti-emperyalist pozlara büründüğünü biliyoruz. Şimdi buna samimi bir yan olabilir mi? AKP’yi bir kere iktidara taşıyan ABD’den başkası değildir. Örneğin İsrail ile laf dalaşına girerler ama İsrail ile ikili anlaşmaları da bir güzel uygularlar. Herhangi bir samimiyetten, tutarlılıktan ve sahicilikten söz edemeyiz.
Anti-kapitalist olmadan yani sömürü düzenine kökten karşı olmadan anti-emperyalist olunamaz. Tarih boyunca içeride tahakkümünü arttırmak isteyen yerel zorbalar ve asalaklar antiemperyalizm oyununu oynamıştır. Buna kanmak işçi sınıfı için büyük bir tuzaktır.
Emperyalizm Dendiğinde Esas Olarak ABD’yi mi Anlamalıyız?
Sadece ABD’yi değil. ABD’nin yanı sıra Avrupa Birliği, Britanya, İsrail, Rusya ve Çin de büyük emperyalist güçlerdir. Yani sosyalistler ABD ve AB’ye karşı çıkarken Rusya ve Çin’in yanında yer alacak değildir. Antiemperyalizm şu ya da bu devlete karşı diğerlerini tutmak değildir. Rusya ve Çin gibi emperyalist devletler, kendi ülkelerinde işçi sınıfının sömürüsü ve baskılanması konusunda Batı’daki emperyalistlerden geride kalmazlar, çok daha ileri de gidebilirler. Bir yandan da az gelişmiş kapitalist ülke pazarlarının ele geçirilmesi için ABD ve ortaklarıyla hegemonya mücadelesi sürdürürler. Yani ABD’ye karşı Çin ya da Rusya’yı ilerici gibi göstermek gericilikten başkası değildir. Emekçiler, demokrasi kılıfıyla AB’den ya da anti-emperyalizm kılıfıyla Avrasya’dan medet ummazlar. Bu hikayeleri anlatanların maskesini düşürmek gereklidir. İşçi sınıfının bağımsız devrimci siyasetinin örülmesi herşeyden önemlidir.
Halen emperyalizm piramidinin tepesinde ABD yer almaktadır ve Türkiye yönetici sınıfı ABD’nin küçük ortaklarından birisidir. AKP’nin sahte çıkışları bu gerçeği değiştirmez. Bu yüzden SEP’in bugün asıl vurgusu ABD ve NATO karşıtlığıdır. İncirlik Üssü, Kürecik Radarı vb’nin kapatılması bizler için birincil önceliktir. Afganistan’ı, Irak’ı, Filistin’i, Libya’yı, Yemen’i, Suriye’yi ve daha sayılabilecek birçok yeri kan gölüne çeviren ABD emperyalizmidir. ABD’ye, AB’ye, İsrail’e karşı tavır almadan kendisini ilerici olarak gösterenler emekçilerin sırt çevirmesi gereken liberallerdir. AKP iktidarı dahil, Körfez şeyhleri, türlü türlü diktatörler ve her türden ABD işbirlikçileri emekçi sınıfın düşmanıdır.
SEP, Arap Baharı Hakkında Ne Düşünüyor?
Emperyalizmin Ortadoğu’ya bekçi olarak diktiği diktatörlere karşı uzun yıllar boyunca alttan alta biriken öfkenin patlaması sonucu 2010-11’de Mısır ve Tunus’ta büyük toplumsal ayaklanmalar gerçekleşti. Emekçiler ve gençler, sömürüye ve baskıya karşı isyan bayrağını yükselttiler. Ama bu ülkelerin örgütlü bir toplum olmaya hiç fırsatları olmamıştı. Bu yüzden eylemler kendiliğindenliğin ötesine geçemedi. Sosyalistler de harekete rehberlik edebilecek güçte değildiler. Neticede burjuvazi, her türden karşı devrimci ve emperyalist odak bu durumdan yararlandı. Kitleler ayaklanmıştı, ama değişim hangi yönde, hangi planla olacaktı? Bu soruya doğru cevabı verecek siyasal liderlikler olmayınca kendiliğinden halk hareketi bir yerde tıkanmak zorundaydı. Netice Mısır’ın başına Mübarek’in tıpkısı olan Sisi geldi. Küçük bir ülke olan Tunus’ta ise ayaklanmaya yol açan toplumsal sorunlar olduğu gibi duruyor.
Libya ve Suriye’deki olaylarda ise inisiyatif başından itibaren emperyalizmin elindeydi ve bu ülkelerdeki süreç ABD yanlısı rejim değişiklikleri projesine dönüştü. Emperyalizmin finanse edip silahlandırdığı çete yapılanmaları, cihatçı şebekeler ve çeşitli devletlerin gizli servisleri bu iki ülkenin mahvına yol açtı. Bu yüzden SEP, emperyalizmin güdümünde gelişen hareketlere baştan mesafe koyar. Burada ayrım noktası hareketin talepleri, liderliği ve kurduğu ilişkilerdir.
Emekçiler ve gençlik sosyalist yapılarda örgütlenerek bir siyasal alternatif yükseltmedikçe Ortadoğu’nun günyüzü görmesi mümkün olmayacaktır. Eli kanlı sömürücü diktatörler, fanatik köktendinciler ve kapitalist geleceksizlik arasına sıkışmış Ortadoğu gençliğinin tek alternatifi sosyalizmdir.
SEP, Türkiye’deki sosyalist atılımın bütün bölgeye liderlik edeceğini düşünüyor. Bu yüzden partimizin gelişimi sadece Türkiye’de değil Ortadoğu’da bile sömürücülerin, despotların ve emperyalistlerin uykusunu kaçıracaktır.
Emperyalizmin Suriye’ye Müdahalesini Nasıl Okumak Gerekir?
Suriye’deki Esad iktidarı, ABD ve İsrail’e karşı İran’ın yanında yer aldığı için özel olarak hedef oldu. Beşar Esad karşıtı sokak hareketi hızla emperyalist ajandanın uzantısına dönüştü; mezhepçi ve kıyıcı bir niteliğe büründü. Katar’ın, Suudi Arabistan’ın, AKP’nin güdümüne giren bir harekete “devrim” denmesi saçmalamakla eş değerdir.
AKP iktidarı da Esad rejiminin hemen düşeceğini varsayarak İslamcı silahlı gruplara mümkün olan tüm desteği verdi ve böylelikle Suriye’nin kan gölüne dönüşmesinde birinci derecede sorumluluk sahibi oldu. Böyle yaparak bir yandan da ABD ve İsrail’in çıkarına en kirli işlere imzasını attı.
Eğer bir halk örgütlü değilse emekçi sınıfların başına türlü türlü belalar gelir. Bunlardan birisi de burjuva diktatörlere karşı girişilen kendiliğinden yığınsal halk hareketlerinin yönsüz ve perspektifsiz kalmasıdır. Bu durum egemen sınıfların ve emperyalist güçlerin at oynatacağı uygun zeminlerin doğmasına neden olur. Suriye’de Esad rejimine karşı başlayan halk hareketi bu örgütsüzlüğün bir sonucu olarak hızla mezhepçi bir rotaya savrulup emperyalist kuvvetlerin güdümüne girerek ilerici bir rol oynama potansiyellerini kaybetmiştir.
Suriye’ye yapılan cihatçı kampanya şayet başarılı olsaydı, Suriye’nin Afganistan’dan beter olacağını hesaplamak hiç de zor değildir. Azınlıklara yönelik soykırım ve etnik temizliğin boyutları da dünya tarihinin en korkunçları arasına girecekti. Yani Suriye’deki iç savaşı ABD, İsrail, AKP, Suudi Arabistan ve Körfez’deki şeyhliklerin yürüttüğü emperyalist müdahale olarak görmek gerekir. Bu yüzden ABD ve müttefiklerinin Suriye’ye müdahalesine şiddetle karşı çıkmak gerekir.
SEP’in Ortadoğu ve Filistin Konusundaki Görüşü Nedir?
Türkiye’de sosyalistlerin Filistin ile dayanışma geleneği çok eskilere gider. SEP, olarak bizler de Türkiye devrimci geleneğinin devamcıları olarak mazlum Filistin halkının yanındayız. Emperyalizmin Ortadoğu’daki en büyük saldırı üssü olan İsrail’in varlığını tanımıyoruz. İsrail ile sıkı işbirliği içerisinde olan Suudi Arabistan gibi kukla dikta rejimler, Ortadoğu halklarının baş düşmanıdır. Diğer taraftan Filistin halkının acılarını istismar edip ardından İsrail ile perde gerisinde iş kotaran AKP iktidarının ikiyüzlülüğünü emekçilerin iyi kavraması gerekir. Filistin halkı bu tarz numaracı burjuva politikacılardan çok çekmiştir. Filistin’in kurtuluşu, ancak bölgesel çapta anti-emperyalist, anti-kapitalist mücadelenin yükselmesi ile mümkün olacaktır. SEP, anti-siyonist bir partidir. Diğer taraftan SEP, enternasyonalist bir parti olarak Yahudi karşıtlığı ile mücadele eder.
Emperyalizm, Ortadoğu’da medeniyetler çatışmasını örgütleyerek emekçilerin ve gençliğin enerjisinin sistem karşıtı kanallar yerine etnik ve mezhepsel nefrete yönlendirmeyi başarmıştır. Bunun neticesi de bitmek tükenmek bilmeyen iç savaşlardır. Bu savaşlar emperyalizmin bölgede istediği gibi at oynatmasını mümkün kılmaktadır. Emperyalist kapitalizm IŞİD gibi cani yapılanmaların ortaya çıkmasına ön ayak olmuştur. Ortadoğu’da emekçiler ve gençler etnik-dinsel-mezhepsel nefret yerine enternasyonalizmin bayrağını yükseltmelidirler. Medeniyetler-kültürler-kimlikler çatışmasına hizmet eden her türlü akım ve fikir, emperyalist gericiliği beslemektedir.
SEP Ortadoğu’nun tek çıkış yolunun sosyalizm olduğunu savunur. Demokratik cumhuriyet, demokratik rejimler gibi beklentiler sadece Ortadoğu’da değil, az gelişmiş kapitalist ülkelerin tamamında hayaldan başka bir şey değildir. Ortadoğu’daki yüz milyonlarca gencin iyi bir gelecek beklentisi sadece ve sadece sosyalizm tarafından karşılanabilir. Sadece sosyalizm geri kalmışlığın üstesinden gelip halkların kardeşliğini sağlayabilir, emperyalizmi defedip kalıcı barışı tesis edebilir. Bu yüzden partimiz Sosyalist Ortadoğu Federasyonu’nun kurulması gerektiğini savunuyor. Bu zor bir görev olabilir, ama yegane kurtuluş da buradan geçmektedir.