Sosyalist Emekçiler Partisi olarak 14-15 Ağustos tarihlerinde farklı şehirlerden yoldaşların bir araya gelmesiyle geleneğin 8. konferasını gerçekleştirdik.
Konferansta dünyanın her yerinden uluslararası devrimci Marksist örgütümüz ISL (International Socialist League) üyesi yoldaşlarımızın mesajları okundu.
On yıllardır işgal ve emperyalist müdahalelerle cehenneme çevrilen Afganistan’da yoldaşımız Omid Jurrat Rastakhiz’in devrimci mesajını yayınlıyoruz.
Türkiye’deki Değerli Yoldaşlarım!
İlkin SEP Kongresi dolayısıyla tebriklerimle başlamak istiyorum. Türkiye’de eğitim hayatı yaşadığım süre boyunca pek çok sol görüşlü ve sosyalist örgütler ve partilerle yakından tanışma ve onların faaliyetlerini görme şansım oldu. SEP ile yanılmıyorsam 2012 senesinde (Sürekli Devrim Hareketi) adıyla tanıştım. Diğer sol görüşlü örgütlerin de, özellikle bugünlerin boğucu atmosferinde Türkiye halkının geleceği için uğraşmasını ve özellikle günden güne daha çok sömürülen işçi sınıfının yanında oluşunu takdir ediyorum ama inanın (Sürekli Devrim Hareketi) adıyla başlayan SEP’in 2012 senesinden beri takip ettiğim faaliyetleri beni başından beri cezbetmiştir, Türkiye’deki gerçek direnişi SEP’in yorulmaz yoldaşlarında bulmuşumdur. SEP sadece Türkiye için değil de bir dünya devrimi düşüncesiyle çalışması da takdire şayan başka bir mevzudur. Dolayısıyla tüm direnişçi, özgürlükçü ve adalet için savaş veren halkların SEP çatısı altında toplanmasını arzuluyor, SEP’e yine tüm özgürlükçü Afgan halkı adına tebriklerimle beraber insanlık uğruna attıkları her adım için sonsuz başarılar diliyorum.
Maalesef içinde yaşadığım Afganistan’ın durumu günden güne, hatta saatten saate kötüye gidiyor. Ülkenin neredeyse %90’ı Taliban barbarlarına hediye edildi. Birçok şehir direniş gösterilmeden Taliban’a teslim oldu. Kuzey’de sadece Meymene ve Mezar’ı Şerif şehirleri direniş gösteriyor ama bu iki şehrin de pek yakında, eğer olağanüstü bir hadise yaşanmazsa düşeceği kesinleşti gibi. Bu satırları yazarken Mezar-ı Şerif’te çatışmalar sabahtan beri sürüyor. Taliban şehrin Batı tarafından ilerlemekte. Bu şehri Raşit Dostum ile Ata Mohammad Noor savunmakta. Ama her zaman halkı sırtından bıçaklayan, kendi menfaatleri için olmadık hainliği yapmaktan geri kalmayan bu ikilinin de fazla direneceğini sanmıyorum. Bir iki güne kadar Mezar-ı Şerif de (Eğer olağanüstü bir değişiklik yaşanmazsa) Taliban tarafından ele geçirilecektir.
Bir hafta gibi kısa bir süre içinde Taliban 18 vilayetin merkezlerini inanılmaz bir süratle, herkes şaşkınlıkla izlerken ele geçirdi. Batı medyası kendinden çok emin söylemlerle Taliban’ın tüm Afganistan’ı üç ay içerisinde ele geçireceği propagandası yapıyor ve böylelikle Afgan Milli Ordusu ve direnmek isteyen halkın moralini sıfıra indiriyor. Valiler Taliban ile canını kurtarma pahasına anlaşma yaparak şehirleri vahşilere teslim edip kendisi yurt dışına kaçıyor. Daha dün, yanlışlıkla vurduk bahanesiyle Taliban’a direnenleri de devlet helikopteri bombalıyor. Bu durumda kim savaşmak ister? Devletin başındakiler, Cumhurbaşkanından yardımcılarına ve bakanlarına kadar ABD’nin girişimleriyle ülkeyi Taliban’a bırakmış durumdalar. Bu şimdi söylentiden de çıkmış vaziyette ve içerideki herkesçe biliniyor. Hedef, bölgeyi altından zor çıkılabilecek yeni bir kargaşaya sürüklemek ve Orta Asya’yı da bu krizin içine sürüklemek. Öte yandan daha özgür ve adaletli bir ortam isteyen solcu ve demokrat bireyleri de yok etmek veya tamamen susturmak. Dolayısıyla her geçen dakika tıkır tıkır Taliban lehine işlerken ülke tamamen bir kaosa sürüklenmekte, 90’lı yılların kabusu kanatlarını Afgan halkının üzerine serilmektedir. Durumlar benim için tam bir dejavu.
Afgan soluna gelince, hepsi Kabil’e toplanmışlar, pasaport ve vizelerini almışlar maalesef. Tanınmış çehreleri çoktan yurt dışına göndermişler, geri kalanlar da bir müddet Pakistan veya İran’a geçmek üzereler. Direnişi yarına bıraktık, şuan canımızı kurtarmak önceliğimiz diyorlar.
Ama hayat tüm olumsuzluklara karşın devam edecek, yeni aydın nesiller yetişecek ve ertesi gün ayağa kalkacaktır muhakkak. Ölümle burun buruna olsak bile umudumuzu kaybetmedik. Elbet güzel günler gelecektir ve gerici, vahşi ve emperyalistlerin kuklaları özgürlükçü halkın haşminden kurtulamayacaktır.
Yaşasın tüm dünya özgürlükçü halklarının direnişi! Yaşasın Sosyalizm!
Saygılarımla,
Afganistan’dan yoldaşınız: Omid Jurrat Rastakhiz