Çeteleşme, yolsuzluk, muhalifleri hedefleyen yasadışı devlet yapılanmaları, cemaatler, faşistler ve her türlü karanlık faaliyet… Başından beri Türkiye’deki sömürü sistemine karakterini veren bu oluşumlar, bugün AKP iktidarında zirve yapmış, tepeden tırnağa düzenin esas işleyişi haline gelmiştir.
Daha düne kadar toplumsal muhalefeti sindirmek için kullandıkları, kirli işlerini yaptırıp birlikte “iş tuttukları” çete lideri Sedat Peker’in ifşaları çürümenin boyutlarını görmeyenlerin de gözüne sokmuştur.
Bugün Türkiye’de gerçekleşen yolsuzluklar hiç olmadığı kadar büyüktür. Kamuoyunda 5’li çete olarak tanınan holdinglerin milyarlarca dolarlık vurgunları yasal kılıflar dahilinde gerçekleşirken bu paraların gerçekte kimler tarafından nasıl paylaşıldığı bilinmemektedir.
Süleyman Soylu canlı yayında önceki İç İşleri Bakanı Muammer Güler’in oğlunun para sayma makinalarından bahsederek inkar ettikleri 17-25 Aralık yolsuzluklarını kabul etmiş oldu. Bugünkü yolsuzluklara ise para sayma makinalarının yetişemeyeceği açıktır.
Şirketlere getirilen devasa vergi afları, kamu bankalarından elde edilen kredi vurgunları, spekülatif döviz kazançları, arsa spekülasyonları, ihale vurgunları, çılgın projeler, özel şirketlere ve cemaatlere aktarılan kamusal kaynaklar… Ve bütün bunlardan alınan komisyonlar…
Yargının ve polisin mutlak AKP denetiminde olduğu bir ortamda egemenlerin dahil olduğu kirli işler soruşturmadan azade durumdadır. Neticede ortaya çıkan devasa rantın paylaşımı konusunda AKP içerisindeki farklı klikler arasında iç savaş yaşanmakta ve ortalığa pislikler saçılmaktadır. Cinayet, tecavüz, mala “çökme”, gazete baskınları, yargısız infazlar, milletvekillerinin maaşa bağlanması…
Görüyoruz ki uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığında dönen para astronomik boyutlardadır. Uluslararası ayakları olan bu yasa dışı işlerden elde edilen gelir bu kadar büyük olduğu için kopan kavga da büyük olmaktadır. Rejimin en yüksek mevkilerinin bu işlere bulaştığı gün yüzüne çıktıkça sarsıntı büyümektedir.
Bütün bu skandallar her geçen ay milyonlarca insanın yoksulluk ve açlık sınırının altına itildiği bir dönemde patlıyor. Emekçiler olarak bu kirli çarkın bizleri öğüttüğünü ve çocuklarımızın geleceğini çaldığını unutmamalıyız. Bu çarka çomak sokmak isteyen cesur muhaliflerin, geçmişten bugüne, aynı hırsız ve katil tayfası tarafından hedef alındığını unutmamalıyız. Demokratik hak ve özgürlüklerin bu kokuşmuş düzenin sürmesi için hedef alındığını unutmamalıyız.
Vatan millet naralarıyla, milliyetçi saldırgan nutuklarla ülkeyi yağmalayan bu yiyicilerle hesaplaşmak zorundayız. İnsanca bir geleceğimiz olsun istiyorsak bu hesaplaşma kaçınılmazdır.
Yapmamız gereken sosyalist saflarda örgütlenmek ve belirleyici kavgalara hazırlanmaktır. Her biri kendi çıkar,yağma ağlarını oluşan sağcı/düzeniçi partilerle hayatımızda değişen hiçbir şey olmayacaktır. Oysa bir avuç yönetici haydut ve ortakları kapitalistler, biz emekçiler karşısında bir hiçtir. Yeter ki örgütlenelim, yeter ki bu haydut sömürü düzenine karşı sınıf mücadelesini büyütelim. İşte o zaman yeni bir ülke ve yeni bir dünyayı kurmak mümkün olabilecek.